Geçen yazımda başladığım kitap tavsiyelerine devam ediyorum. İşin aslı şu anda canım zerre yazı yazmak istemiyor. Çukurca'da yaşanan olayın acısı bu kadar tazeyken böyle bir yazıya gerek var mı onu da bilmiyorum fakat ileriki günlerde yoğunlaşacak programımdan ötürü yazı serisini devam ettirmekte sıkıntı çekebilirim. Bu yüzden fırsat varken mümkün olduğunca çok kitap tanıtmak istiyorum. Bir kişi fazladan bir kitap okusa kardır diyorum ve başlıyorum...
Kitabımız MediaCat Yayınevi'nin yayınladığı Jeff Jarvis'in Google Olsa Ne Yapardı? kitabı. Yeni ticaret dönemini Google, Amazon, Facebook gibi şirketler üzerinden yorumlayan Jarvis ünlü blog buzzmachine.com'un da sahibi. Jeff Jarvis kitapta olaya sadece ticaret veya internet gözünden bakmıyor, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz bütün sorunlar karşısında Google mantığında insan/şirketlerin nasıl tepki vereceğini irdeliyor.
Kitabın başlarında yazar Google'ın mantığını "Kullanıcıya odaklan, gerisi gelecektir..." olarak veriyor. Ve "eski tip medya şirketi" olarak Yahoo'yu gösterirken, Google'ı "kullanıcıların yapmaya çalıştığı herşeyde onlara yardımcı olan yeni tip medya şirketi" olarak gösteriyor. Kitabın özü ise sürekli Google'ı taklit etmeye çalışmak yerine onu başarılı kılan mantığı kavramak ve tüm hayatımızda yeni ve başarılı bir bakış açısı geliştirmek olarak ortaya çıkıyor.
Burada aslında bir tezat var. Kitabında sürekli linkler vermekten, bedava hizmetler sunmaktan, "küçük yeni büyüktür!" diyen Jarvis'in kitabı neden basılı formda sunduğu? Bunun cevabını ise "Öncelikli olarak kabul ediyorum ki ikiyüzlüyüm. Bu kitabı mümkün olabilen en dijital, araştırılabilir ve link verilebilir şekilde yapamadım çünkü yayıncıdan avans ve başka hizmetler almıştım. Takdir edersiniz ki benim de yemek yemem lazım ve bu fırsatı kaçıramazdım. Ancak kitabım, bloğumda umduğumdan çok daha "Google-ca" oldu. Blogumdaki en mükemmel şey ise, okuyucularımın büyüleyici cömertliği ve zorlamalarıyla bilgi eksikliklerimi kapatmaları oldu. " olarak veriyor. (Kaynak)
Kitabın hemen başlarında ilk ve en önemli derslerden birisini "Şirketler kontrolü müşterilerine verdiklerinde daha güçlü olacaklarını öğrenmelidirler. Kontrolü bize verin, onu kullanalım ve karlı çıkan siz olun." olarak açıklıyor. ( S.22) Devamında ise linklerin önemine değiniyor ve değişik örneklerle linklerin aslında mevcut ortamın gelişmesinde nasıl işe yaradığına dikkat çekiyor. Burada verdiği örnekte Google Adwords üzerinden ilerliyor. Ve kilit cümle olarak "En iyi yaptığınız şeyi yapın, kalanını linklere bırakın." diyor.
Web 2.0'ın büyüme metodunu ise pazarlamayı çok da umursamayarak kullanıcılara anlatabilecekleri, benzersiz bir kullanıcı deneyimi yaşatmak olarak açıklıyor. Ve "aranabilirlik" ile "bulunabilirliği" eşleştiriyor. Yazara göre artık ciddi internet siteleri bile haber dahil bütün yazılarını yazarken arama motorlarında bulunabilirliği göz önünde bulunduruyorlar. Örnek olarak NY Times'ın basılı versiyonunda bir kitapla ilgili başlığın farklı olabileceğini fakat internet versiyonunda yazı başlığında kitabın hem adının hem de yazarının geçmesinin bunlardan herhangi birini Google gibi arama motorlarında arayanlar için "bulunabilirlik" sağlayacağını gösteriyor. Aynı zamanda müşterilerinizin sizin reklam ajansınız olduğunu savunuyor ve "Müşterileriniz sizi arkadaşlarınıza tavsiye ettiğinde onlara reklam yapmanıza gerek kalmaz." diyor. (s66) Google'ı da başarılı servislerinin kulaktan kulağa yayılması nedeniyle "Pazarlama yapmadan en hızlı büyüyen şirket" olarak ilan ediyor. Dell ile yaşadığı sorunları örnek vererek "Müşterileri dinlemek, yapabileceğiniz en mükemmel pazarlama şeklidir." örneğiyle konuyu kapatıyor.
Yazar devamında kıtlık ekonomisinden bolluk ekonomisine geçtiğimizi ve artık herhangi bir ürünün mutlaka alıcısının olacağını iddia ediyor. Seth Godin'in blogunda dediği gibi "Küçülün fakat büyük düşünün!" tezini destekliyor.
Jarvis 2007 yılında gelirleri oldukça düşen NY Times'ın internet gazetesini paralıdan bedavaya çevirmesini örnek gösteriyor. Gazetenin bu yolla daha çok kullanıcıya ulaştığını, onlara gösterdiği reklamlardan daha çok gelir elde ettiğini, daha fazla link alarak daha fazla trafiğe ulaştığını ve yazarların ödeme duvarının kalkmasıyla okurlarıyla daha fazla haşır neşir olabildiğini belirtiyor. Aynı zamanda hatalar yapmaktan çekinmemek gerektiğini, önemli olanın hatasız, mükemmel başlangıçlar olmadığını, karşılaşılan hataların düzeltilmesi gerektiğini ifade eden Jarvis, "Eğer hatalarınızı düzeltirseniz, müşterileriniz onları unutur ve gösterdiğiniz gelişmeden dolayı size saygı duyarlar." diyerek bu konuyu netleştiriyor.
Devamında Google'ın yaptığı işler için mutlaka akıllı, kalifiye elemanlar bulması anlatılıyor. Google haritalar işine girdiğinde, iş için ihtiyaç duyduğu mühendisleri Avustralya'dan bulmuş. Aynı şekilde şirkette çalışanlar etraflarındaki diğer çalışanların da yüksek kapasiteli, yaratıcı insanlar olduklarını bildiklerinden daha sıkı çalışıyorlarmış ve işlerini seviyorlarmış.
Kitap Dünyaya Google Hakim olsaydı kısmıyla devam ediyor. Burada da mevcut sistemleri Google kullansa günümüzdeki gazete, kitap vb sektörlerin nasıl olabileceği ele alınıyor. Asıl vurucu kısım ise Google mantığıyla reklamcılıkta karşımıza çıkıyor. Yazara göre Google'ın en çok değiştirdiği sektörlerden birisi reklamcılık. Bunu da "Google bunu, büyük reklamverenlerden evel küçüklere, "reklam yapmayı hiç düşünmemiş, herhangi bir ajansa sahip olmayan insanlara" hizmet edecek bir pazaryeri kurarak yaptı. Onların reklam konusunda herhangi bir kuralı yoktu, dolayısıyla Google'ın kendi kurallarıyla oynamaya hazırdılar." (s. 192) Ve hemen sözü müşteri hizmetlerine getirerek bu konuya yatırım yapılmasını öneriyor. Ve devamında müşterilerden tavsiyeler alınabilecek sosyal ortamlara odaklanmalarını istiyor. "Şirketinizin ana hedefi insanların seveceği bir ürün üretmek olmalıdır." tezini sunuyor. Ve markanızın sorumluluğunu müşterilerinize verin diyerek konuyu bitiriyor.
Yazar kitabın kalan kısımlarında ise perakendicilik, imalat, kamu gibi konularda dünyaya Google'ın hakim olsa hayatımızın nasıl olabileceğini işliyor. Belirtmeden geçmemek gerekir, kitapta Wired yazarı Chris Anderson'ın Uzun Kuyruk teorisine de bolca değiniliyor.
Ben kitabı okurken oldukça beğendim. Akıcı bir dili ve basit, anlaşılır örnekleriyle kitapta okuduğunuz neredeyse hiçbir şey havada kalmıyor. Kitabı okurken arkasına sonradan "Google'da araştırmak üzere" Longtail.com - Bubblegeneration.com - Haque new economics of media - James Surowiecki Wisdom of the crowds - Vikinomi - Epicurious.com - Winelibrary.tv - Dawos Toilet(Youtube) ve Prosper.com konularını not almıştım, sizler de kitabı okuduktan sonra tahminen benzer konuları araştırma isteği hissedebilirsiniz. Hepinize iyi okumalar. (Eğer ilginizi çekiyorsa BURADAN kitabı satın alabilirsiniz.)
Eğer hala okumadıysanız, serinin 1. Yazısı BURADA- Kaos Yönetimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder