Hayatımıza baktığımız zaman şuanda yapmakta olduğumuz şeylerin bir çoğunu etrafımızda birileri kırılmasın, "ayıp olmasın", "bilmem kim ne der?" kalıplarının baskısı altında yapıyoruz. Ne yazık ki bizim ne düşündüğümüz, kim olduğumuz, nelerden hoşlandığımız insanların çok umrunda değil. İnsanların umursadığı senin için herhangi sıradan birinden fazla değeri olmayan X teyzenin, bilmem ne amcanın, komşuların, müdürün, patronun ne diyeceği...
İşte burada hayata bakış açınız devreye giriyor. Sizin için hayatta önem sırası ne? Başkalarını anlamsızca tatmin etmek için kendinizden bu kadar ödün vermeye razı mısınız? Buna değer mi? O kadar çok şeye anlamsızca evet diyoruz ki...
Şöyle bir düşünün, şimdiye kadar nelere hiç aklınıza yatmasa da evet dediniz..Okulda arkadaşınız geldi, illa sinemaya gidelim dedi, canınız hiç istemiyordu ama kırılmasın diye evet dediniz. Sevgiliniz geldi, o pantolon kıçına yapışıyor, giymeni istemiyorum dedi, evet dediniz. En yakın dostlarınız şehir dışından geldi, anneniz dış kapının mandalı "bilmem ne amcalar gelecek. çıkarsan çok ayıp olur evladım!" dedi, mecburen evet dediniz evde kaldınız. Derste hocanızla bir tartışmaya girdiniz, kadın bariz yanılıyor, ama "ya notumu kırarsa?" dediniz, çaktınız "evet"i, "haklısınız tabi ki hocağğğmmm" dediniz, oturdunuz. Şefiniz geldi yanlış olduğunu bile bile, bir sürü zamanınızı çalacak, bir sürü işinizden geri bırakacak bir ek görev verdi, "aman bulaşmayım buna şimdi" diye evet dediniz asıl işlerinizin önüne aldınız. Siz evet dedikçe onlar yaptıklarını haklı sandılar...Bu örnekleri uzatmak mümkün...
Şimdi Jim Carrey'nin "Yes Man" filmini izlediyseniz bir düşünün...Filmde Jim herşeye "Evet" demek zorunda kalan bir adamı canlandırıyordu. Ne kadar salakça şeylere evet dediğini bir hatırlayın. İşte farkında olmadan hayatımızı aynen böyle bir komedi filmine dönüştürüyoruz. Neden dediğimizi, kabul ettiğimiz şeyleri neyin önüne aldığımızı düşünmeden anlamsızca "Evet"ler dağıtıyoruz etrafa...Çünkü mahalle baskısı en büyük korkumuz. Bakıyorum o kadar saçma örnekler görüyorum ki, inanın anlamakta güçlük çekiyorum. Sevgilisinin bir lafıyla kaç yıllık arkadaşıyla görüşmeyi kesen mi ararsınız, eşşek kadar olduğu halde annesiyle güne giden kızlar mı...Babası seviyor diye koca günü nefret ettiği balık tutma faaliyetinde geçiren adamlar mı...Baba ben bu bölümde okumak istemiyorum deyince "eşe dosta ne deriz" diyenler mi...Allahtan bu konuda çok şanslıyım, çok anlayışlı bir ailem ve sevgilim var:)
Zamanınız bu kadar ucuz olmamalı..Dünyada herkese, en fakirinden en zenginine eşit mesafede olan tek şey zamandır. Bill Gates bütün servetini harcasa da bir günü 25 saat olarak yaşayamaz. Bu yüzden sizin için bu kadar kıymetli olan bir şeyi bu kadar basit harcamayın. Etrafınıza bakın, toplum baskısını en çok kurmaya çalışan tipler, en kaypak olanlardır. Sürekli birilerini birşeylerle itham ederler, kıskanırlar, çekemezler, fırsat bulsalar 10 katını yapacaklar ama yapamıyorlarsa ve siz yapabiliyorsanız sizin üstünüzde her türlü baskıyı kurmak için dedikodudan, fesattan asla vazgeçmezler. Asla kulak asmayın. Varsın konuşmaktan ağızları şişene kadar arkanızdan konuşsunlar...Bugünlerinizin bir yedeği yok, "insanlar ne der" diye korkarak yaşarken çoğu hayalinize kavuşamadan ölüp gideceksiniz farkında değilsiniz...
Ben ufaklık çağlarımdan beri bazen ailemin, bazen dostlarımın, zaman zaman astlarımın, sıklıkla üstlerimin çok beğenmediği bir tavırda oldum. Birşeyi kabul etmiyorsam, yanlış buluyorsam söyledim. Herşeye evet demedim. İnat ediyorlarsa ben de ettim. Kanıt buldum, ikna etmeye çalıştım, ama gerçekten yanlış değilsem asla "Evet" demedim. Türk standartlarında çok yanlış bir felsefe biliyorum, biz toplum olarak "kuzu"lardan hoşlanırız. Çok sorgulamayan, isyan etmeyen, herkesin suyuna giden tipler bu toplumda "çok efendi çocuk canım, ne desen yapar" veya "çok hanım kız, bu yaşına kadar birşeye itiraz ettiğini görmedim" diye onore edilerek kandırılırlar...Bunun tercümesi şudur:
"Ensesine vuruyoruz, ağzındaki lokmayı alıyoruz, maşallah mal gibi adam, kıçından donu çeksek "durun ne yapıryosunuz?" demeyecek..." Bu yüzden de genelde özellikle de mesleki olarak hakettiğimin altında değer gördüm. Çünkü "biat" etmeyen astlardan hoşlanan üstlerimiz yok...
Herşeye "Evet" diyen insanlar sağlıklı bir kişilik gelişiminden geçememişlerdir, bu kafayla devam ederlerse de geçemeyeceklerdir. Bugün gitmezseniz "ayıp olacak" dedikleri bilmem ne amcanın kendi çocukları onlar size gelirken zaten gelmeyeceklerdir...Ama bilirsiniz ki eğer siz gitmezseniz "Umut gelmedi mi aaa" diyerek sizi hor görecekler...Olsun varsın görsünler. Siz belki çalışmadan girdiğiniz sınavla, belki aylardır bekleyip de kaçırdığınız filmle kalırsınız. Ama sizin üstünüzde bu baskıları kuranlar hayatlarına bakarlar...
Bu gönül ilişkilerinde de çok önemli bir konudur. İlişki iki kişiden oluştuğuna göre, ortada iki farklı görüş sahibi olması gerekir. Eğer her konuda tek fikir kabul görüyorsa orada birşeyler yanlış ilerliyor, tünelin sonunda görünen ışık değil gelen tren demektir. İki farklı insanın her konuda aynı şeyi düşünüyor olmaları imkansız. Bu yüzden birileri istemediği halde herşeye "Evet" diyor demektir. Birisi istemediği halde karaokeye gidiyor, yorgun olduğu halde dışarı çıkıyor, dışarı çıkmak istediği halde evde oturuyor, nefret ettese de her yeni aşk filmine gidiyor, sevgilisinin "evet" dediği hayatı yaşıyor demektir. Bu tip ilişkiler sağlıklı değildir ve illa ki zaman içinde patlak verirler. Sağlıklı ilişki bireylerin kendi düşünceleri savunarak devam ettirdikleri ilişkilerdir. Özveri, uzlaşma, kendinden ödün verme bir ilişkinin olmazsa olmazıdır. İlla ki istemeden de olsa yapmanız gerekenler olacaktır ama bu sürekli oluyorsa sorun var demektir.
Özgür kalmaktan ve etrafınızdakileri özgür bırakmaktan korkmayın! Bugüne kadar dünyayı ileriye özgür bireyler taşımıştır. Birilerinin ayakçılığını yapan, baskıcı, kaypak insanlardan en küçük bir fayda görmedik. Edison ampülü bulana kadar bine yakın deneme yapmış, alay konusu olmuş ama vazgeçmemiştir. "Bırak bu işleri" dediklerinde "evet" deseydi, şuanda belki hala kandille aydınlanıyorduk... Bu da işin inandıkların uğruna "hayır" diyebilme kısmı tabi ki...
Unutmayın kalp kırmadan görüşlerini açıklayabilmek bir sanattır. Ve tamamen kişisel bir yetenektir. Şimdi size burada hayır diyebilmek için kişisel gelişim kitaplarında yazanlar gibi kalıp cümleler kurmayacağım. Herkesin tarzı, anlatma yöntemi farklıdır. Birşey aklınıza yatmıyorsa illa ki bunu ifade etmenin bir yolu vardır. "Nasıl?" ı size kalmış...
İşten atılırım, akrabalarım arasında adım kötüye çıkar, sevgilim kızar, ailem ne düşünür diye hayır demekten korkmayın. Bırakın insanlar sizi "siz"ken sevsinler...Kendi kalıplarına soktuktan sonra seveceklerse, hiç sevmeseler de olur...Hayata bir kere geliyorsunuz, sınırları yıkın, kalıplara takılmayın, gönlünüze göre bir hayat sürün...Sürün ki bugün size "tüü kaka" diyenler daha da gıpta etsinler, sefil hayatlarında daha da ezilsinler....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder