Hepinize iyi pazarlar:)
Şimdi bu güzel pazar gününde kahvelerimizi yudumlayıp, ne yapsak diye aylak aylak oturken, biraz facebook kurcalıyoruz millet neler yapmış diye, biraz ünlülüre twitter'dan sallıyoruz, kimimiz üye olduğu forumlarda yazılar yazıyor.
Benim malum durumlardan dolayı son zamanlarda "epeyce" boş vaktim olduğundan, sosyal medyanın tüm imkanlarını kullanma ve buradaki çoğu konuda kendimi geliştirme imkanı buldum. Uzun yıllardır çeşitli forumlarda zaten yazılar yazıyordum ama bu son zamanlardaki boşluk, bana twitter, friendfeed, LinkedIn gibi daha önce aktif olarak kullanmadığım platformlarda da bulunma imkanı verdi...
Düşünüyorum, o kadar çok dijital ortamda üyeliğim var ki...Aktif olarak bulunduklarım Facebook, Twitter, Friendfeed, LinkedIn, Hisse.net, Hukuki.net, Dipnot.tv, DonanımHaber, Gezenbilir, Kendi 2 blogum ve nice blog yazarının sayfalarına yaptığım yorumlar, daha az sıklıkla takıldığım Ucuyorum.com, Fotokritik, Pentax Turkey gibi sayfalar derken liste uzayıp gidiyor...Yazdığım sitelerde Recidivist kullanıcı adıyla bulunan adam benim:)
Şimdi "Ne olmuş yani? Biz de buralarda takılıyoruz, fikirlerimizi paylaşıyoruz" dediğinizi duyar gibiyim. Hıh işte bu yazıyı yazma nedenim de tam olarak bu! Buralarda hepimiz sürekli birşeyler paylaşıyoruz, yazıyoruz, kızıyoruz, küfrediyoruz, Sabri ve Guiza ile dalga geçiyoruz(Kim geçmiyor ki:)) ve aslında arkamızda binlerce dijital iz bırakıyoruz..
İşte zat-ı muhterem arama motorları hiç üşenmiyor, arkamızda bıraktığımız bu izleri bir bir topluyor daha kötüsü depoluyor ve her daim kullanıma hazır tutuyor. İşte sıkıntı tam burada başlıyor...
Çünkü geleceğin bir numaralı sektörü bilişim ve internet, bir numaralı işi de sosyal medya uzmanlığı/dijital pazarlama uzmanlığı olacaktır. Bu yüzden de şirketler ciddi bir dönüşüm içinde. Çoğu şirket ya kendi bünyesinde bir "Sosyal Medya" birimi kuruyor, ya da profesyonel olarak bu işle uğraşan ajanslara kendi şirketlerinin sosyal medya kampanyalarını yürütmek için yetki veriyor. Her iki şekilde de ciddi taramalar yapılıyor, şirketlerin isimlerinin geçtiği sayfalar tek tek bulunup, oradaki görüşlerden olumlu ve olumsuz taraflar ayıklanıyor. Ondan sosyal medya organlarında "Nasılolsa bizbizeyiz(!)" diye düşünerek yapacağınız yalan ve iftiralı paylaşımlar, ileride size mahkeme tebligatı olarak dönerse şaşırmayın...
Bu işin bir yüzüydü. BURADA Google Yetkilisi Eric Schmidt beyin dediklerine bakacak olursak, bugün sosyal ağlarda pervasızca "salladığımız" tweet'ler, gönderiler, yorumlar, ileride başımıza ciddi dert olabilecek. Çünkü şirketler artık çalışanları sadece iş yerinde yaptıklarıyla değil, iş yerindeyken iş yerine sosyal ağlara bağlanıp bağlanmadıklarıyla, iş dışında orada paylaştıkları görüşleriyle de değerlendirir ve yargılar oldu...Bu yüzden insanların ileride "İsimlerini değiştirmek zorunda kalabileceğine" değinmesi ise işin ciddiyetini anlamamız açısından yeterli sanırım...Hastayım diye izin alıp, evde Facebook'tan oldukça neşeli yazılar yazan İngiliz kızın işten atıldığını belki hatırlarsınız...
Bugün gençlik ateşiyle "Abi dün ne içtik ulen, resmen Allahımızı kaybettik" veya "Dün öyle şarhoş olmuşum ki arkadaşlarım kıçımı açmışlar ayıkmamışım" gibi övünerek eklediğiniz resimleriniz, ileride yeni bir iş başvurusunda müstakbel insan kaynakları yetkliniz veya patron adayınız tarafından hiç hoş karşılanmayabilir. Unutmayın ki facebook'a eklediğiniz bir resmi silseniz bile link aktiftir, resmin linkini önceden kaydetmiş birisi yazdığı anda sizin "sildiğinizi sandığınız" resminize kolaylıkla erişebilir...
"Komünistlik parayı feministlik kocayı buluncaya kadardır(!)" diye bir söz var. Gençlik yıllarında azılı komünist gruplarda eylemlere katılmış, veya tam tersi faşistlik derecesinde eylemlere katılmış ama yaş biraz daha kemale erince durulmuş olsanız da, bugün bunları sağda solda paylaşıyorsanız dijital olarak kimliğinizi temizlemeniz ne yazık ki çok zor. Bu durum o kadar uç noktalara varıyor ki, hisse.net'te zamanında imza olarak kullandığım bir özlü söz bile benimle ilgili kayıt altına alınıyor. Bu sözü sonradan değiştirmiştim, ama bir gün o sözü google'da aramaya yazdığımda, hisse.net'in o tarihte ön belleğe alınan haliyle karşılaşınca şok olmuştum. Anlayacağınız eliniz klavyeye dokunduğu andan itibaren "Söz ağızdan çıkana kadar sizin esirinizdir, ağızdan çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz" lafının dijital haliyle karşı karşıya kalıyoruz demektir.
Tabi şimdi sosyal medya gözünüzde cadı gibi görünmesin, dediğim gibi gelecek burada şekilleniyor ve sosyal medyanın olumlu taraflarını anlatacağım bir yazıyı da ileride paylaşacağım. ;)
İşin kötü tarafı bu konulara ilgilsi olanlar haricinde neredeyse hiç kimse böyle durumlardan haberdar değil. O yüzden bu yazıyı yazma kararı aldım. Siz de arkadaşlarınıza değer veriyorsanız bu yazıyı bulunduğunuz sosyal ortamlarda paylaşarak, belki de ileride başlarına alacakları bir beladan onları kurtarabilirsiniz. Paylaşmak güzeldir, çekinmeyin, paylaşın :)
NOT:
Bu yazı aynı zamanda BURADA dipnot.tv'deki hesabımda da yayınlanmıştır.
NOT:
Bu yazı aynı zamanda BURADA dipnot.tv'deki hesabımda da yayınlanmıştır.
Yeni bulduğum bir araştırmayı ekliyorum. Üstüne sağ tıklayıp yeni sekmede aç derseniz büyük halini görebilirsiniz.
Üstteki görselin KAYNAĞI
"Teknolojinin gelişmesi iyi midir kötü mü?" konulu münazarada, "kötü"yü savunan tarafın örnek olarak gösterebileceği bir yazı. :) Paylaştığınız için teşekkürler.
YanıtlaSilBora'cım teknoloji güzel, arama motorları ve sosyal ağlar hayatımızın olmazsa olmazları gibi oldular ama bizi bekleyen tehlikeleri bilerek bu hesapları yönetirsek ileride başımız ağrımaz;) Beğenmene sevindim ;)
YanıtlaSil