İzmir'i çok seviyorum. İnsanı da, gelenekleri de, yeme içme kültürü de kendine has ve Türkiye standartlarının ço...ok üstünde..1999 yılından beri bazı dönemler mecburi aralar olsa da İzmir'de yaşıyorum ve Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde de bilfiil yaşadım. İnanın İzmir gibisini göremedim. Yeri geldiğinde dev bir metropolit, yeri geldiğinde sahil kasabası, tam bir "Transformers Şehir!" Bir şehir aynı anda nasıl hem bu kadar milliyetçi, hem bu kadar özgürlükçü oluyor anlayamıyorum:)
Tabi ki bir şehre yeni geldiğinizde daha önce görmediğiniz adetleri, gelenekleri görüyorsunuz ve bazıları çok mantıklı gelirken bazılarına şaşıp kalıyorsunuz. İşte ben de İzmir'de lokma dökenleri ve önündeki kuyruğu görünce çok şaşırmıştım. Kılık kıyafetine bakınca "bedava" lokmaya pek de ihtiyacı olmayacağını düşündüğüm genç-yaşlı bir çok insan lokma kuyruğunda bekliyordu.
İçimden "Acaba bedava tatlı için bu kadar beklemeye değer mi? Baya da kelli felli adamlar, kadınlar hiç de utanmıyorlar maşallah..." gibi cehaletin yarattığı mutlu düşünceler geçirerek önlerinden defalarca geçtim. Sonra İzmir'i yaşamaya başlayınca gördüm ki kazın ayağı öyle değilmiş. İzmir insanında "lokma döktürmek" o kadar yerleşmiş, o kadar güzel bir gelenek ki bunu şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum. Buralarda "bizim oğlan sınavı bi kazansın koç kesecem ulen" demezler, oğlan sınavı kazanınca ya kendi mahallelerinde ya da işlek bir caddede "Hayrına Lokma" döktürürler...
Bu kadar anlattıktan sonra Lokmanın da ne olduğundan biraz bahsedelim. Lokma sıkma hamurların kızgın yağa atılarak kızartılmasından sonra şerbet, tarçın gibi eklerle tatlandırılmasından oluşan basit ama lezzetli bir tatlı... Ben hala el maharatiyle dökülenlerin daha makbul olduğunu düşünsem de kimi ustalar "el değmeden" diye pazarlayarak artık makine ile döküyorlar. Makine ile dökülenler genelde üstteki resimdeki gibi halka şeklinde oluyor. Elle dökülenlerin bazıları sıkma, bazıları halka şeklinde oluyor. Bazı ustalar çok kaliteli şerbet kullanıyor, bazıları hayra bile şer katıp malzemeden çalıyor, ama ne şekilde olursa olsun lokma güzel oluyor:) Çünkü onu güzel kılan hamuru, şerbeti değil! Bu şehrin paylaşım ruhu...
Bu plastik tabaklarda dağıtılan, kürdanı peçetesi yandaki masada hazır duran tatlının güzelliği İzmir'de hiçbir din veya grubun bu adeti kendine mal etmemiş olmasından çıkıyor. Lokma döktüren kimi zaman Yahudi kökenli bir levanten* oluyor, bazen Hristiyan bir teyze, bazen kardeşini kaybeden Hasan Amca... Ve başlarda "utanmıyorlar mı?" dediğim o insanlar bedava lokmaya muhtaç olduklarından değil, döktürenin hayrına ortak olmak istedikleri için oradalar.. İşi gerçekten "bedava tatlı" olarak gören liselileri saymıyorum tabi ki:)
Bu verdiğim örneklerin değişik örnekleri bazen gazete veya dergilere yansıyor. Bu adetin ne kadar eski ve kabul gören bir gelenek olduğunu anlamak için belki de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin vefat eden başkanları için şehrin 10 yerinde lokma dağıtmasından anlayabiliriz. (BURADA) Veya Bornova esnafının çok sevdikleri Papaz için döktürdüğü lokmanın hikayesinden...(BURADA)
Ben de dün yürüyüşe çıkmıştım ki Göztepe Lokalini biraz geçince bir lokma tezgahı gördüm. Geçerken durdum, lokma ustası gayet sıcakkanlı bir ses tonuyla "Al arkadaşım, çekinme" dedi. Artık çekinme faslını atlattım zaten, ben de görürsem duruyorum lokmacılarda..."Çok istemiyorum abi, 2 tane koysan yeter" dedim. "Tabi ki" dedi. Aldım lokmamı, gözüm tabeleya takıldı. "Ruhun şad olsun Maurice Wright" yazıyordu. İşte o an bu yazıyı yazmak aklıma geldi. Tabeladaki gibi, Ruhun şad olsun Maurice Wright...Çok şanslıymışsın ki hayatını İzmir gibi medeni, ılımlı, insan sevgisi yüksek bir şehirde geçirmişsin...
NOTLAR:
Yazıdaki görseller www.izmir.bel.tr adresinden alınmıştır.
3. resmin kaynağı görüntülenememiştir.
*Levanten, Osmanlı Döneminde, özellikle Tanzimat sonrasında büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan, Müslüman olmayan azınlıklara verilen isim. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Levanten)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder